
MERYEM ÇELEBİ KAYA
Kaderin Çarkında Dans Eden Ruh: Meryem’in Yolculuğu
Zamanın başında, yıldızlarla yazılmış bir kaderin ipliği Clotho’nun parmak uçlarında titredi. O an, Kader Çarkı dönmeye başladı. 29 Ekim 1986 günü, İstanbul semalarında, gün batımının altın ışıklarıyla birlikte bir ruh yeryüzüne indi. Bu ruhun adı Meryem’di. Ama o, bu ismin anlamını kaderin çarkında dönerken yeniden tanımlayacaktı.
Güneş Akrep’teydi. Meryem, derinliklerin çocuğuydu. Görünmeyeni gören gözlere sahipti. Gölgeden korkmaz, karanlığın içindeki sırrı tanımak için cesurca dalardı. Hayat onun için yüzeyde akmazdı; her şeyin arkasındaki gerçeği sezme gücüne sahipti. Bu gücün yanında Plüton, içsel dönüşümün ateşini yaktı. Meryem, defalarca küllerinden doğacak bir anka kuşuydu.
Ay Aslan’da parlıyordu. Meryem’in kalbi, sahnenin ortasında korkusuzca atıyordu. Sevgi onun için kutsal bir ifade, cömertlik ise doğuştan bir meziyetti. İnsanlara ilham olmayı, ışığını paylaşmayı seçti. İçindeki kraliçeyi tanıyor, onurlu bir sevgiyle var oluyordu.
Merkür Yay’da, uzaklara uzanan bir zihni vardı. Bilgelik onun yol arkadaşıydı. Meryem, hakikatin izini süren bir gezgindi; fikirleriyle, sözleriyle ve sezgileriyle köprüler kuruyordu. Venüs Yay’da, aşkı bir arayış, ruhu bir macera olarak gördü. Kalbi geniş, sevgisi özgürdü.
Mars Oğlak’ta, iradesi sağlamdı. Yavaş ama emin adımlarla hedeflerine yürüyordu. Hayatın sorumluluğunu almayı bildi. Kararlı, disiplinli ve sessiz bir güçle ilerliyordu.
Jüpiter Balık’ta, Meryem’in kalbinde dua eden bir çocuk vardı. İçindeki ilahi bağlantı, ona başkalarının göremediği rüyaları ve sezgileri getirdi. Şefkatle bakan gözleriyle, insanların ruhlarına dokundu. O, görünmeyenle konuşmayı bilenlerdendi.
Satürn ve Uranüs Yay’da, bilgeliği yapısallaştırmak isteyen bir öğretmenle, zincirleri kırmak isteyen bir özgür ruh birlikte yürüyordu içinde. Gelenekle reformu birleştirerek, eski bilgiyi yeni bir şekilde sunmak için doğmuştu.
Ve Kader Çarkı bir kez daha döndü. Kuzey Ay Düğümü Koç’ta… Bu hayat, Meryem’in kendisi olmayı öğrenme yolculuğuydu. Kendi sesini duymak, kendi adımlarıyla yürümek ve korkusuzca “Ben buradayım” demek onun kaderiydi.
Meryem, başkalarının hikâyelerinde sadece bir figüran değil, kendi yaşam öyküsünün kahramanı olmayı seçti.
Çünkü o, kaderin çarkını izlemekle yetinmeyip, onu bilinçle çevirenlerden biri.